yükleniyor...
Gerçekler...
  • 11 Haziran 2023, Pazar

“Gerçek neden acıdır?” Çünkü ego, gerçekten hoşlanmaz. Onun varlığı, gerçek olmayanın üzerine kurulmuştur. Bu yüzden, gerçeklerin üzerleri örtülür ve bir süre sonra sır olarak kalmaya başlarlar. Hayatınızın bütün sorunları, sahte kimliğiniz tarafından üretilir. Bu, birinci gerçektir. Kaldırılmayacak kadar çıplak mı bu gerçek?

 

Gerçeklere dair Kuantum Önermeler;

1- İnsan, kendi Tanrısal potansiyelini ortaya çıkarmak için yaratılmıştır. Hayatımızın tüm araçları bu ana amaca hizmet ederler. İşimiz, ailemiz, sosyal ilişkilerimiz ve maddi kazanımlarımız, bedenimiz ve hayat deneyimlerimiz, bunların hepsi, özümüzde var olan Tanrısal niteliklerin ortaya çıkması için birer araçtır. Araçları amaç haline getirdiğimizde, ki bunu sık sık yaparız, sistem, bizi tekrar sahaya çekmek üzere işlemeye başlar. Çatışmalar, acılar ve hastalıklar işte bizi tekrar ana amacımıza yönlendirmek için ortaya çıkan belirtilerdir.

2- Zihin ile beden ve dış dünya ile diğer insanlar arasında sibernetik bir etkileşim mevcuttur. İnançlarımız, düşüncelerimiz ve duygularımız dış dünyada nelerin olup biteceğini birebir belirleyen enerjilerdir. Dolayısıyla, zihinde ne varsa, dışarıda da o olacaktır. Tersine bir deyişle, dışarıda olup biten her şey, zihinde olup bitenlerin açılımından ibarettir. Siz, eninde sonunda size haksızlık yapılacağına inanıyorsanız, hiç merak etmeyin bu gerçekleşecektir. Başarmak için koşuşturup duruyor, ama sonuca ulaşamıyorsanız, bilin ki aslında başarıdan korkuyorsunuzdur. Ve başınız ağrıyorsa, yaptığınız her şeyi için için eksik buluyorsunuzdur.

3- İnsan bedeni, düşünceyi somut biçime dönüştüren çok boyutlu bir yapıdır. Düşünceler ve duygular, nörolojik düzeyde başlayan bir süreç aracılığı ile değişik kademelerden geçerek fizyolojik etkiler yaratırlar. Düşünceler, nöropeptitler aracılığıyla kimyasal reaksiyonlara dönüşürler.

4- Organlarımız, yaşam amacımıza hizmet eden sembolik oluşumlardır. Hayatımızın amacı, öz potansiyelimizi ortaya çıkartmaksa, bedenimiz de bu amaca hizmet eden harika bir araçtır. Bu açıdan bakınca, örneğin gözümüz gerçeğe cesaretle bakabilme konusunda bize hizmet eder. Oysa içsel olarak görmeyi reddettiğimiz durumlarda, gözümüzde bir sorun oluşur.

5- İnsanın en büyük çelişkisi, kendini koruma içgüdüsü ile kendini ifade etme emri arasındaki karşıtlıktan doğar. Beynin ilkel kısmında kodlanmış olan kendini koruma içgüdüsü ile ruhtaki gelişme emri dengesini yitirdiğinde, kişi, yerinde çakılır kalır ve bir süre sonra bedeni de buna uygun tepkiler göstermeye başlar. Kendimizi koruma yanımız, hep bir güvenlik arayışı peşindedir ve bunun için gereken her şeyi yapması için, beynimiz ve bedenimizi zorlar. Ruhtaki gelişme arzusu ise mutluluk ve haz peşindedir, sadece güven içinde olmak ona yetmez ve sonunda mutlaka bu kısmımız diğerini alteder. En ideali, bu iki kısmın birlikte ve uyum içinede çalışmalarıdır. Aksi durumda, aynı anda beyne birbiriyle çelişen iki emir gönderilir. Böyle olduğunda da, stres ve sorun kaçınılmaz olur.

6- İnsan seçimlerinde özgürdür ve sonuçları yaratan bu seçimlerdir. Yaşamımızla ilgili bütün sonuçlar, bizim seçimlerimizle oluşur. Bu seçimlerin çoğu da bilinçdışı düzeyde, hatta ilkel beyin düzeyinde oluşmuştur. Çekirdek inancımız da (o sırada anne karnında olsak bile) aklımızdan geçen, kendimize ait bir kararın sonucudur.

7- Her insanın kendisini korumakla ilgili bir hayat stratejisi vardır ve kişiliği oluşturan ana yazılım da budur. Çekirdek inanç, kendini korumak ve hayatta kalmakla ilgilidir. Ve insanın tüm kaderi de, onun verdiği temel kararlara göre oluşur. Ancak o düzeyde alınan bu karar, ilkel beyin tarafından oluşturulduğu ve sadece kendini korumayla ilgili olduğu için, aslında işe yaramayan bir stratejidir. Örneğin “ kendini gerçekten ifade etmeden mutlu olmayı beklemek” gibi. Böylesi bir karar doğrultusunda oluşan kişilik de, insanın öz benliğinin üzerine giydirilmiş maske gibidir. Onu sıkar, daraltır ve sınırlar.

8- Sorunlar, ancak sürüngen( ilkel) beyinde kayıtlı olan strateji değiştirilirse çözülebilirler. Diğer bütün çalışmalar ( Reiki, Meditasyon, Biyoenerji, NLP, Nefes Terapileri, Akupunktur) ya bilinç düzeyinde ya bilinçaltı düzeyde ya enerji düzeyinde ya da duygu bedeni düzeyinde işlem yaparlar. Sürüngen beyin ise bütün biyolojik varlığımızı kontrol eder ve bizim çevreye yaydığımız temel enerjiyi belirler. O yüzden sürüngen beyindeki kaydı değiştirmek, hayati bir önem taşır.

Kuantum Sıçrama kitabından alınmıştır.